Osmanlı döneminde ve Osmanlı kayıtlarında
İlçenin adı Keban Madeni olarak geçmekte Cumhuriyetin kuruluşunda Sadece
Keban İsmi kullanılır."Keban" ismi en eski yazılış olarak "Keben"
şeklindedir. Keban adının anlamı ise yaygın olarak "üstten aşma,
aşırtma" şeklinde kabul edilmektedir. Keban adının en doğru izahının
Keban'ın coğrafi konumu ile alakalı olarak "dağ yolu" manasına geldiği
iddia edilmektedir. Zira Keban'dan Taşbaşı mevkiine kadar olan 2.5
saatlik mesafenin yolu mani ve yalçın kayalarla kaplıdır.Bir diğer anlam
ise
Kebani (Hanım Efendi, ev kadını) yani yöredeki kadınların hanım efendi
evine sahip kadınlar anlamında olduğu zamanla i harfi çıkarılarak sadece
Keban ismi kalması ile bugün Keban ismi ile tanınır hale gelir.
İLÇENİN COĞRAFİ KONUMU
Keban, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat
bölümünde yer alan küçük bir ilçedir. Doğuda Elazığ, batıda Arapgir,
kuzeyde Çemişgezek, kuzeybatıda Ağın, güneyde ise Baskil ile çevrili
olup yüzölçümü 543 km. karedir.
Keban ince uzun bir şerit halinde küçük bir
suyun kenarında ve dağların arasına yerleşmiştir. İlçe merkezi doğudan
batıya doğru uzanan Bezirgan deresi, Nallı Ziyaret tepesi, Bendin Taşı
ve Seftil tepesi arasında sıkışmış bir vadidedir. Bu vadi 2.5 km. kadar
uzanır ve meyve bahçeleri ile kaplıdır. Deniz seviyesinden yüksekliği
780 m.dir. Fırat nehri ise ilçeyi adeta kıskaca almıştır. Keban
Bulunduğu mevki olarak Keban ilçesi 3. derece deprem bölgesindedir.
Keban ve çevresi esas itibariyle dağlık bir
bölgedir. Özellikle Kurşunkaya, Çevrekaya, Kuşçu, Bahçeli köylerinin
bulunduğu kısımlar çok engebelidir. Keban’ın sarp dağların arasına
yerleşmesinin en önemli nedeni yörenin maden yatakları bakımından zengin
oluşudur.
Keban barajının yapımı ve burada meydana
gelen büyük göl, ilçenin ikliminde fark edilir derecede bir sıcaklık
değişikliği meydana getirmiştir. Tamamen karasal iklimin yani yazları
sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçen mevsim şartlarının
zamanla değişmesi sonucunda ilçede bugün deniz iklimine yakın bir iklim
görülmektedir.
Kış mevsiminde yağan karlar artık fazla
yerde kalmamakta ve kısa zamanda erimektedir. Daha çok ilk bahar ve
sonbahar mevsiminde yağış alır. En Sıcak gün yaklaşık 47 Co
iken ilçede en çok kar kalınlığı 25 cm ve yerde kalış süresi de 60
gündür.
Keban’ın yıllık ortalama sıcaklık durumu 13
derecedir. En soğuk ay –1,5 derece ile Ocak, en sıcak ay ise 27.2 derece
ile Temmuz’ dur. Mevsimlik ortalamalara göre sonbahar, ilkbahardan daha
sıcak geçmektedir.
Keban ve çevresi yıl içerisinde bir hava
kütlesinin etkisinde değil özellikle kuzeydoğu ve güneybatı yönlü birkaç
çeşit hava kütlesinin etkisi altında kalmaktadır.
Yağış durumu göz önüne alındığında Nisan
ayı en yağışlı ay olarak karşımıza çıkmaktadır
TOPRAK VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Keban, dik meyilde orta derin, orta
erozyonlu bir toprak yapısına sahiptir. Toprak derinliği, taşlık, eğim
yönünden çok şiddetli tahditlere sahiptir. Özel birkaç bitki cinsi için
uygun sürümle tarım yapılabilir. Keban’ın toprağı kullanımı dikkat
isteyen bir bağ, bahçe arazisidir. Tarla işlenmesini güçleştiren parçalı
topografya, eğim, su ve rüzgar erozyonu vardır. Genelde mera arazisi
olarak kullanılır.
Keban’ın etrafını çevreleyen dağlar
genellikle çorak, toprak derinliği olmayan zeminler olduğundan buralarda
herhangi bir bitki örtüsü bulunmamaktadır. Ancak barajın doğusundaki
tepelerde ağaçlandırma çalışmalarına yeni başlanmış olup, burada çam
yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Yerleşmenin Fırat’a yakın bölümlerinde
ve Kocaçay kenarlarında meyve ağaçları mevcuttur(Ayva, ceviz, dut,
elma).
Bazı kaynaklara göre Keban’da mevcut olan
bitki örtüsünün (Orman) büyük bölümü maden işletmeciliği sırasında yok
edilmiştir.
TARİHÇE
TÜRK HÂKİMİYETİNDEN ÖNCE KEBAN
Bir
Maden şehri olan Keban'da ilk çağlarda da maden arama ve üretimi
gerçekleştirilmiş ve özellikle Kurşun ile gümüş
madeni işlenmiştir. Esas itibariyle Keban'ın x.
yy'a ait bir yerleşim yeri olduğu ise Keban Baraj ve Hidroelektrik
Santrali'nin yapımı nedeniyle yörede gerçekleştirilen kazılar
neticesinde ortaya çıkarılmıştır.
Keban barajının yapımı sırasında İstanbul
Üniversitesi ve ODTÜ tarafından yapılan kurtarma kazılarında elde edilen
arkeolojik malzemeler Keban ve çevresinin tarihine önemli ölçüde ışık
tutmuştur. Kazılarda çıkan malzemeler Elazığ Arkeoloji ve Etnografya
müzesinde sergilenmektedir. Tarihi belgelerin ışığı altında Keban ve
çevresinin tarihi ile ilgili olarak şu bilgileri verebiliriz.
Ele geçen malzemeden anlaşıldığı kadarıyla Keban ve çevresinde
Kalkolitik çağa (M.Ö.5500-3500) ait yerleşmelerde görülen basit taş
temelli , kerpiç duvarlı, düz damlı evlerden ve mezarlardan elde edilen
zengin buluntulardan yöreye özgü bir kültürün varlığı ortaya çıkarılmış
ve ayrıca bu bölgenin Kuzey Suriye, Mezopotamya, İran ve Orta Anadolu ve
yakın ilişki içinde olduğu saptanmıştır. Bu çağın sonlarına ait
Korucutepe’ deki mezarlarda bakır, kurşun ve gümüş gibi madenlerden
yapılmış eşya ele geçirilmiştir.
İlk Tunç çağında (M.Ö.3500-2000) Keban baraj gölü alanı çok yoğun bir
yerleşime sahne olmuştur. Bu çağın son evresine ait olan Norşuntepe’
deki saray, bölgenin mimari zenginliğini ortaya koymaktadır. Bu
yerleşmelerde ayrıca insan yüzü betimlemelerini yansıtan kutsal ocaklar
ortaya çıkarılmıştır. Değirmentepe, Taşkun mevkii, Pağnik, Kalaycık
yerleşmelerinde de çağın sanatını yansıtan boya bezekli ya da kabartmalı
çanak çömlekle, pişmiş topraktan, taştan ve kemikten aletler ele
geçirilmiştir.
M.Ö. 2000 yıla tarihlenen Orta Tunç ve Son Tunç çağlarında Keban bölgesi
Hititler’ in komşusu İşuvalılar’ ın egemenliğine girmiştir. Bu çağın
büyük merkezleri kabul edilen Korucutepe ve Norşuntepe’de anıtsal
surlar, yer altı geçitleri ve özellikle Hitit (Luvi) hiyeroglifi ile
yazılı mühür ve mühür baskıları bulunmuştur. Asur ticaret kolonileri ve
Hitit dönemleri çanak çömlek örneklerine Tepecik’ te de rastlanmıştır.
M.Ö.1000 yılda başlayan Demir çağında Keban yöresinin Urartu krallığının
sınırları içerisinde bulunduğu , Norşuntepe, Değirmentepe, Haraba gibi
merkezlerde yapılan kazılardan ve Palu yazıtından saptanmıştır. Ayrıca
Norşuntepe’ de kuyu tipi bir mezarda bulunan at iskeletlerinden bölgenin
İskit akınlarına uğradığı da anlaşılmıştır.
Pağnik, Kalecik, Kalaycık, Kilisedüzü, Aşvan, Taşkunkale ve Haraba’ da,
Keban’ın Hellenistik dönemde yoğun olarak iskan edildiğini gösteren
buluntular çıkarılmıştır. Bu merkezlerde eski adı Arsamosata olan Haraba
ve yuvarlak burçlu suruyla Pağnik dikkat çekicidir.
Keban baraj gölü alanındaki Bizans kalıntılarının üstünde M.S. 11-13.
Yüzyıllarda yoğun bir Selçuklu yerleşiminin varlığı saptanmıştır. Bu
dönem kalıntıları Haraba, Tepecik, Taşkunkale, Aşvan Han İbrahim Şah,
Kalaycık ve Kalecek’ te bulunmuştur. Taşkunkale ve Kalaycık’ taki
İlhanlı yapıt ve sikkeleriyle Kalaycıktaki Artukoğulları sikkeleri
kalıntıların tarihlenmesine yardımcı olmuştur.
TÜRK HÂKİMİYETİNDEN SONRA KEBAN
Bölgede ilk Türk hakimiyeti Selçuklular
devrinde başlar. Selçuklu komutanlarından Çağrı Bey, 1017 yılında 3.000
kişilik ordusu ile birlikte Ağın üzerinden gelerek bölgeye girmiş, daha
sonra Türk akınlarının geçiş yerleri bu topraklardan olmuştur. 1070’den
sonra Keban, Çubukoğulları, Artuklular, Anadolu Selçukluları,
Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Safeviler’ in idaresine girmiştir.
Osmanlı öncesi Türk hakimiyetinde Keban hakkında fazla bilgiye sahip
değiliz. Ancak Keban’ın da Harput ve havalisinde meydana gelen siyasi
gelişmelerin dışında kalmadığını tahmin ediyoruz.
Harput ve havalisi Yavuz Sultan Selim’ in Şah İsmail’e karşı yaptığı
Çaldıran savaşından sonra(l5l5) Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Yavuz
Sultan Selim savaş dönüşü Doğu Anadolu’nun fethinin tamamlanması için
Bıyıklı Mehmet Paşayı görevlendirmiştir. Bölgede Osmanlı hakimiyetinin
tesisinde müverrih İdris-i Bitlisi’nin de çok büyük rolü olmuştur. 1515
yılında Karaman Beylerbeyi Hüsrev Paşa kumandasında büyük bir ordu
harekete geçerek Harput ve havalisini fethettikten sonra Diyarbakır
tarafına yönelmiştir. Osmanlı hakimiyeti döneminde Keban genellikle
madencilik faaliyetleri ile gündeme gelmiştir
İlçenin
kendisini çevreye duyurması ise Osmanlı İmparatorluğu dönemine
rastlamaktadır. Harput’un tarihin çeşitli devrelerinde doğunun stratejik
öneme haiz bir kale şehri olmasına rağmen, Keban’ın 1700'lü yıllardan
itibaren ekonomik yönden (simli kurşun ve madeni üretimi ve
işletilmesi dolayısıyla) canlanmaya
başlamış ve 18. yydan, hatta 1834 yılına kadar Eyalet Merkezi olduğunu
bilmekteyiz .
Keban
1830’lu yıllardan itibaren eski önemini yitirmiş ve eyalet merkezi
Harput’a nakledilmiştir. IV. Murat , Bağdat seferine giderken yöreye
uğramış ve Denizli köyü yakınlarında bir kervansaray yaptırmıştır.
Tanzimat sonrası idari düzenlemelerde XIX. yy. sonlarında “Mamuret-ül Aziz
Vilayeti” merkez sancağına bağlı
bir kaza olmuştur. ilçe zamanında Harput gibi Stratejik bir kale gibi
olsada zamanla bu hüviyetinden uzaklaşmıştır.
Merkez sancağının güney
batısında yer almakta ve kuzeyde Arapkir kazası ve Dersim Sancağı,
doğudan Harput-Mezra merkez kazası, güneyden ve batıdan Malatya Sancağı
ile sıralanmıştır. BElazığ ve Harput
Tarihi Arguvan adlı bir nahiyesi 200 köyü vardır o tarihlerde. Bir
Kaymakam bir Nahiye Müdürü ve bir idare meclisi tarafından yönetildiği
anlaşılmaktadır.
Ve 1926
yılında yapılan İdari teşkilatlanma sonunda Keban ilçesine Bağlı
Hekimhan Bucağı ve Tahir (ARGUVAN)Bucağı
Malatya iline, MUŞAR
(Baskil) Bucağı ilçe haline
getirilmiştir ve böylece Keban'dan ayrılmışlardır. Bugün ise sadece 30
köyü olup bucağ'ı dahi yoktur.
Keban'da
bulunan eyalet merkezine atanan valiler Harput'tan, Gümüşhane'ye kadar
uzanan bölgenin mülki ve askeri idaresi ile ilgili işleri yürütmekle
sorumlu ve yetkili olmuştur. Aynı zamanda Maden Emini
sayılmışlardır.
Keban
eyalet merkezinde görev yapan ve yukarıda belrtilen valiler içerisinde
en şöhretlisi, daha sonraları Sadrazamlık
da Yusuf Ziya Paşa'dır.
Yusuf Ziya Paşa'nın Keban'ın imarı için uğraştığı bununla ilgili olarak
bir çok eser yaptırdığı da bir gerçektir.
Yine
IV. Murat'ın
Bağdat seferine çıktığında şimdiki Çırçır deresi üzerinde ve Seftili
dağına geçiş için de bir ufak asma köprü
yaptığı bilinmektedir. Ancak köprünün şu an sadece
ayak tutan kısımları kalmıştır.
Yusuf Paşa, kendi adıyla
anılan bir camii yaptırdığı (1294) Yusuf Ziya Paşa Camii (Kurşunlu) hala
dimdik ayakta durmaktadır. Kısmi zamanlarda çeşitli restorasyonlardan
geçen caminin çini ve iç işlmeleri zamanla bakımsızlıktan nemlenmiş ve
yeni onarım yapılmıştır.Yusuf
Ziya Paşa Camii
KEBAN İLÇESİ
Sağlık : İlçe 1 sağlık ocağı, 4 hekim, 15 sağlık personeli
ile hizmet vermektedir. İlçeye bağlı köylerde 16 sağlık evi bulunmasına
rağmen hiçbirinde sağlık görevlisi yoktur
Eğitim : İlköğretim
sayısı : 4 ---- Lise Sayısı : 1 ---- Meslek Lisesi : 1
Üniversite
F.Ü. Seleyman Demirel Keban Meslek Yüksek
Okulu
F.Ü Süleyman Demirel Keban Meslek Yüksek
Okulu
Bu Meslek Yüksek Okulumuz 1991 tarihinde
kurulmuştur 3 Programla ilgili öğretime başlayan Meslek Yüksek Okulumuza
zamanla yeni açılan programlarla
Program sayımız 9
çıkmıştır. Yüksek okulumuzdaki programların tümü teknik programlardır.
Geo teknik, Sera süs bitkileri seracılık, Çevre koruma ve kontrol,
İpekböceği yetiştiriciliği, Elektrik Üretim İletişim ve Dağıtım
Programı, Gıda Teknolojisi, Maden programı, Su ürünleri ve Bu yıl Eğitim
Öğretime başlayan Bağcılık Bölümü programlarında örgün eğitim devam
etmektedir
Yüksekokulumuzda kız ve erkek öğrenci yurtları mevcut olması, kampus
alanı olarak sosyal tesisleri ve fiziki mekânlara sahibiz bu bakımdan
birçok fakültenin sahip olmadığı imkânlara sahibiz. Meslek Yüksek
Okulumuzdaki öğrenci sayısı 536 dır.Bunun 172 kız 164
erkek öğrenciden oluşmaktadır. Öğrencilerimizin yaklaşık yüzde 40 Elazığ
dışından Türkiye nin farklı illerinden gelen öğrencilerden oluşmaktadır.
Bir İlçede eğitim vermemize rağmen Yüksek Okulumuzdaki programların
birçoğunda kontenjanlarımız tamamen doludur. Bir kısmında ise yüzde 90
doluluk oranına sahip Meslek Yüksek Okulumuzda Bünyesinde fiilen
15 adet akademik personel 16 adet idari olmak üzere toplam 31
personel görev yapmaktadır. Akademik Personelimiz 1 Prof. 2 Doçent, 2
Yard. Doç ve 10 tanesi de öğretim görevlisi kadrosundadır.
Yüksek Okulumuz 103 bin metre kare alan
üzerinde 11 Dershane, 3 Laboratuar, 1 İdari Bina, 1 Bilgisayar
laboratuarı, Yemekhane, Mutfak, Öğrenci kafeteryası,konukevi, Futbol ve
Voleybol sahaları, 12 Adet Lojmanı, 5 Adet Plastik 1 Adet Cam seraların
bulunduğu kampus alanına sahip, öğretim elamanlarımız ve
öğrencilerimizin katkıları ile seralarımız üretime yönelik başarılı
çalışmalar yapılmaktadır.Bu çalışmalarımızda yöremizdeki seracılığın
gelişmesine de katkı sağlamaktadır.Bu yıl seralarımızda 10 bin tane
sebze fidesi 5 bin tane çiçek fidesi yetiştirilmiştir.
İpekböceği yetiştiriciliği Programı Türkiye
tek program özelliği taşıyor.
Okulumuzun Yurt Problemi mevcuttur.
Okulumuza ait 10 bin metre alanı yurt yapılması için 2009 yılında yurt
kura yurt yapılması için tahsis yaptık. Okulumuz çok acilen Yurt
ihtiyacı vardır.
Meslek Yüksek Okulumuzda modern eğitimin
tüm imkanları kullanarak, öğrencilerimize ulusal ve uluslararası alanda
diğer üniversitelerle rekabet edecek seviyede eğitim vermeye
çalışmaktayız. Meslek Yüksek Okulumuz mezunları gerek kamu sektöründe
gerekse de özel sektörde meslek elemanı olarak istihdam edilmektedir.
Tarım : İlçede tüketime yönelik tarım ve hayvancılık
yapılmaktadır. Ağırlıklı ilçe köylerde ekin ve küçükbaş hayvancılık
yapılmaktadır. Tarla alanları oldukça fazla olmakla beraber ekili
alanlar azdır. Sebze ve yan ürünlerde halk geçimini çıkarmaya
çalışmaktadır.
El Sanatları : Zırkıbaz köyünde, yöresel motifleri taşıyan
kilim dokunmaktadır. Ayrıca Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan
kurslarda genç kızlarımız çeşitli el becerilerini değişik zamanlardaki
kermeslerde sergiletmektedirler.
Sanayi : Keban ilçemizde herhangi bir kurulu üretim tesisi
bulunmamaktadır. İlçede Keban Belediyesine ait Küçük sanayi sitesi
mevcuttur..
Zamanla hizmet veren
Maden ocaklarının kapanmasıyla birlikte iş alanları daralmış ve emekli
olanlarda ilçeden il merkezine yada yakın illere göç etmişlerdir. Kısmen
ara ara açılan bazı müteahhitlik işlerinde işçi alımları ve son zamanda
destek verilen Alabalık üretimi tesislerinde ilçeye gelir
sağlanmaktadır. Ancak yakın zamanda bir başka işletmenin açılacağının
müjdesini buradan vermek isteriz.
Denizli Köyü Yahyalı Köyünde Beyaz Mermer
çıkarılmaktadır.
Maden
Tetkik Arama Enstitüsü’nün 2010 verilerine göre, Keban’da 50 bin ton
ağırlığında altın rezervi bulunuyor. Kurum’dan yapılan yazılı
açıklamada, Keban ilçesi sınırları içinde yer alan Fırat Nehrinin Batı
sahasında 40 bin 700 ton görünür, 10 bin 600 ton da muhtemel altın
rezervi bulunduğu belirtildiBölgedeki en önemli
kurşun-çinko yataklarından birinin ise Keban-Simli Kurşun-Çinko yatağı
olduğu bildirildi. Bu yatakta, % 4.51 Pb, % 5.28 Zn ve 100 gr/ton Ag
değerleri saptandığı, 86.800 ton görünür, 48.000 ton muhtemel ve
1.000.000 ton mümkün rezerv belirlendiği kaydedildi.
Açıklamada ayrıca, Keban-Simli
gümüşlü kurşun-çinko yatağından geçmişte 577.000 ton tüvenan cevher
üretimi yapıldığı ancak bu kaynağın günümüzde işletilmediğini
belirtildi.
bakır yatakları bakımından da büyük önem
arzettiği belirtilen açıklamada, Keban-Nallıziyaret önemli bakır
yataklarından biri olduğu, Nallıziyaret yatağında toplam 4.5 milyon ton
rezerv belirlendiği vurgulandı. Bunun dışında Keban ilçesinde çok sayıda
küçük boyutlu bakır-kurşun-çinko-molibden zuhurları bulunduğu ifade
edilirken, İlçe ayrıca çok sayıda manganez cevherleşmelerinin bulunduğu
ancak bunların büyük çoğunluğunun küçük boyutlu zuhurlar niteliğinde
olduğu belirtildi.
İldeki önemli demir zuhurlarının
ise Keban ve Baskil ilçelerinde bulunduğu anlatıldı
Ulaşım : Keban ilçesine
bağlı olan 30 köy, 21 mezra vardır. İlçe merkezi 7.000'e yakın köylerle
birlikte toplam 9.200'dür. Köylerle ulaşım sağlam olup ancak kışın belli
kısımlara ulaşmak zorlaşmaktadır.Bütün köylerinde ve mezralarında
Elektrik ve Telefon tesisatı mevcuttur.
KEBANDA TARİHİ ESERLER
YUSUF ZİYA PAŞA CAMİİ
Yusuf Ziya Paşa Külliyesi : Yusuf Ziya Paşa
Camii, kütüphane, şadırvan, tuvaletler ve avlu dışında bulunan çeşme ile
bunlardan ayrı inşa edilmiş ikinci bir çeşme ve türbeden meydana
gelmektedir. Bu külliye 1700'lü yıllarda Yusuf Ziya Paşa tarafından
yaptırılmıştır.
Ancak günümüzde bazı
restorasyonlardan geçmiş olmasından dolayı, Dış mimaride bazı orijinal
özelliklerini yitirmiştir. Ayrıca bu camimize "Kurşunlu Camii'de
denmektedir
Caminin kitabelerinden camiin inşasına
1794 (H.1209) yılında yani Yusuf Ziya Paşa' nın Erzurum valiliğine
atandığı tarihte başlanıp, 1797 ( H.1212) yılında tamamlandığı
anlaşılmaktadır. Yapı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1965–1966
yılları arasında ve 1998 yılında tekrar restore edilmiş, bu restore
esnasında üst örtünün kurşun kaplamalarının değiştirilmesinin yanı sıra
iç tezyinatta da kısmi bir onarıma gidilmiştir.
Şadırvan
Yusuf Ziya Paşa avlusunda kuzey avlu ile
batı avlunun kesiştiği noktaya yerleştirilen şadırvan ongen gövdeli olup
her yüzde panolar halinde çeşme aynalarına yer verilmiştir. Üst kısmı
minare gövdesinde olduğu gibi yivli sarkıtlardan oluşan bir kornişle
sınırlandırılmıştır.
Kütüphane
Külliyenin kuzeybatı köşesine avlulu batı
girişi yanına yerleştirilmiş olup kare planlı iki katlıdır ve her katın
müstakil bir girişi vardır. Girişin iki yanında dikdörtgen çerçeveli ve
demir şebekeli iki pencere mevcuttur. Güneye açılan kısımda da aynı
özellikte bir pencere bulunmaktadır. Girişin karşısında davlumbazlı bir
ocak vardır. Burası kış şartları göz önüne alınarak okuma salonu olarak
düşünülmüş olmalıdır. H. 1301,1312,1325 tarihli salnamelerde
kütüphanede 350 cilt kitap olduğu yazılıdır.
Medrese
Külliyenin batı kanadında tuvaletler ve
kütüphane arasında kalan binanın yerinde bulunan medrese bugün ayakta
değildir. Medrese muhtemelen iki katlıydı. Eski kaynaklardan anlaşıldığı
üzere medresenin kapısının güneyde olabileceği, külliyenin doğusunda
kalan hamam ile batısından geçen Bağdat Caddesi olarak bilinen cadde ile
irtibat sağladığı gerekçe gösterilmiştir.
Çeşme
Caminin batısında kalan avlunun güney
duvarı üzerine yerleştirilmiştir. Sivri kemerli çeşme dıştan dikdörtgen
bir çerçeveye sahip olup duvar üzerinden hafif olarak dışarı
taşmaktadır. Taştan sivri kemerli bu küçük çeşme bugün kullanılmamakla
birlikte büyük dayanak duvarlarını hafifletmek amacıyla konulmuş
olmalıdır.
Denizli Kervansarayı:
4. Murat tarafından Bağdat seferine çıktığı
ve Harput'tan geçtiği sırada Bağdat yolu üzerinde yaptırmıştır. Bu
kervan Denizli köyümüzde bulunmaktadır. Halen ayakta durmaktadır ve çok
acilen restorasyona ihtiyacı bulunmaktadır.
Ermeni Kilisesi :
Keban ilçesi Kallar
mahallesinde bulunaktadır.
Surp Asdvadzadzin isimli Kilisenin 1824 yılında yapıldığı
söylenmektedir. Bir dönem
Keban Belediyesi tarafından Araç ve Malzeme / İtfaiye araçları deposu
olarak kullanılmıştır. Duvar, tavak kalıntıları sağlam bir şekilde
durmaktadır. Duvarlarda halen FRESK kalıntıları bulunmaktadır.. bu
tarihi binanın çok acilen restorasyona ihtiyacı bulunmaktadır.
KEBAN’DAKİ TARİHİ HAMAMLAR
Keban İlçe Merkezi Kallar Mahallesinde
bulunan İki Adet tarihi hamam kalıntısı bulunmaktadır. Bu tarihi iki
hamam hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Yukarıda bulunan
Hamam’ın Osmanlı dönemi yapımı olduğu aşağıda bulunan Hamamın ise Bizans
döneminden kaldığı söylenmektedir. Bu bölgelerin Arkelojik kazı ile
restorasyona ihtiyacı bulunmaktadır.
KALELER
Keban İlçesi Ulupınar Köyünde Eski çağlar
döneminde yapılan ilk kalelerden olan bugün büyük bir kısmı ayakta duran
kale’ye yöre halkı tarafından Kaleban (Yassı kale) demektedir.
Keban İlçesi Gökbelen Köyü (Zırkıbaz)
Sarikale isimli Kale bulunmakta bu kale’den çok az iz kalmıştır.
HÖYÜK
Ülkemiz da sayılı höyüklerden olan ve Keban İlçesi Dürümlü(Minehöyük)
Köyünde bulunan ve bir döneme kadar köyün ismini taşıyan Minehöyük
höyüğü bir arkeolojik kazısı ile halen gün ışığına çıkmayı bekliyor.
Yakından doğal bir tepeye benzese de,
Keban Baraj Gölü'nün karşı
kıyılarından bakıldığında doğal bir coğrafi şekil olmadığı belli olan
höyüğün,
Urartular'dan kaldığı
söylenir.
Herhangi bir kazı çalışması yapılmamış höyük içerisinde bir Urartu
hükümdarının yattığı ve ona ait değerli eşyaların bulunduğu rivayet
edilir. Kesin bilgi yok
BAYINDIR TÜMÜLÜSÜ
Keban İlçesi Bayındır Köyü hudutları içinde
bulunan Tümülüs arkeolojik kazısı ile gün ışığına çıkmayı bekliyor.
HALKOYUNLARI
Geniş bir folklör kültürü olan Elazığ'
da Keban'a has halk oyunu "SİMSİMİ" denen oyundur. Genelde düğün evinde
gençler tarafından oynanan bu oyunda amaç olarak birlik, dayanışma,
bağışlama, dostluk ver mertlik duyguları yansıtılmaya
çalışılır.Gençlerin bir daire şeklinde sizilip başladıkları oyunda önce
bir genç dairenin ortasında ellerini arkasına bağlayarak dolaşır.
dairenin içinden bir genç dairenin ortasına girer ve diğerine sol eliyle
hafifçe vurmak kaydıyla dairenin içerisine gönderir. Bu şekilde de oyun
sürekli hale gelir.
YÖRESEL TERİMLER - TÜRKÜLER
Her ilde olduğu gibi Elazığ da da Keban da
yöresel terimler, maniler vardır. Keban ilçesinin kendine has bir mani
ve türküsü bulunmamaktadır. Ancak Elazığ ili genelinde geçen terimler ve
maniler burda da geçerlidir. Bunlara bir kaç örnek verecek olursak
Terimler
Terim
Türkçesi
Avel
Avanak
Cığız
Oyun Bozan
Çağa
Çocuk
Çigit
Çekirdek
Daraba
Kepenk
Densüz
Münasebetsiz
Gakko
Kardeş
Gıdik
Keçi yavrusu
Guşhana
Tencere
Esgötek
Zavallı Kadın
Eşbabiye
Kuru kayısı
Harığ
Su Yolu, Ark
Kırtik
Azcık
Kofik
İçi oyulmuş patlıcan veya Biber
kurusu
Lazut
Mısır
Mahna
Bahane
Örken
Kalın ip
Ösgemek
Özlemek
Pipirim
Semizotu
Şorik
Salya
Teşt
Büyük Leğen
Üsküre
Kase
Zibil
Gübre
Atasözleri
Cücüğü Martta Sayarlar
Galan işe Gar Yağar
İti an Degenegi Elen Al
Ne Şeytanı Gör Ne Selavat Getir
Dualar
Cedden Rahmet
Gadan Alam
Gadan Belan Bahan Gele
İşin Güzün Rast Gele
Kesen Bereket
Yüzün Ağ Ola
Beddualar
Adın Bata
Boyun Bosun Devrile
Garnagassi Gızılgurt
Hışdıge Gelesin
Zukgumun Kökü
Maniler
Mehlemizde yok mudur?
Bi gız bana çok mudur?
Bu mahle gızlarının,
Gözü göynü tok mudur?
Çitimi çit eylerim,
Ucunu bit eylerim,
Senin gibi oğlanı,
Ardıma it eylerim
Keban ın Yetiştirdiği Ses sanatçıları
Bülent Serttaş ve Mehmet Şükrü Şık' tır.
M.Şükrü Şık ın Keban adına yazıp
bestelediği birde türküsü vardır.
HİKAYELER
Pirhasan Zerraki Hazretleri
Erzurum yöresinde aşiretler arasında çeşitli kavgalar nedeniyle
yöresinde "şıh" olarak tanınan Piri Hasan Zerraki hazretleri kavgadan
kaçarak öncelikle Erzurum - Gümüşhane arasındaki bölgelere kaçmıştır.
Daha sonra burdan Halep' e ve oradan da Siverek yörelerine geçen Zerraki
Hazretleri en son Keban yöresine gelmiş ve yerleşmişlerdir. Bu zat
ölünce mezarı bir ziyaret gibi kullanılmış ve onun yaşadığı yöreye
ismini çağrıştırır şekilde "ZIRKI" adı verilmiştir. Bu yöre şu an
GÖKBELEN ismindeki köyümüzdür. Bu olaylardan sonra o şahsın ismini
yaşatmak isteyen Keban halkı çocuklarına Pirhasan ismini vermişlerdir.
Taşkesen Köyü
Rivayetlere göre keban ilçesi civarında 9-10 tane zorba yaşarmış ve bu
zorbalar çevre köylerden haraç toplar ve onlara zulüm ederlermiş. Bu
zorbalar topladıkları tahıl ürünlerini öğütmek istemişler fakat bunları
öğütecek bir değirmen bulamamışlar. Yine halka yaptıkları baskı
sonucunda bir değirmen yapmışlardır. Fakat değirmenin taşını yapacak
birkaç usta bulamamışlar. Bulamayınca sinirlenen zorbalar köylere gidip
taşı yaptırmayı deniyor ama halk yapamayınca öldürüyorlarmış. Zorbalar
bir gün "Mişelli" diye tabir edilen köye gelirler ve bu köyde de taşı
yapacak bi kaç kişi bulurlar Bu Şahıslar yapılan zulme ve zorbalığa
karşın taşı yapmayı ve kesmeyi başarırlar. Bunun üzerine zorbalar o
şahısları serbest bırakmışlar. Bu olaydan sonra o köyün adı "TAŞKESEN"
olarak kalmıştır.
EFSANELER
Gelin Yolu Efsanesi
Çok eski yıllarda Piran köyü civarında ermeniler de bulunmaktaymış.
Ermeniler ile Türkler birbirlerini görünce aralarında kavgalar çıkmaya
başlar ve her iki taraftan da ölenler olurmuş. Bir gün Piran köyünde
düğün olmuş ve üç gün, üç gece düğün ve eğlence sürmüştür. Eğlenceden
sonra gelini ata bindirmişler, süslemişler ve büyük bir kalabalıkla
oğlan evine doğru yola çıkmışlar. Belli bir mesafe katedince bir ermeni
gurubuyla karşılaşmışlar, fakat ermeni gurubu daha kalabalıkmış ve
aralarında kavga başlamış Ermeniler gelin hariç herkesi öldürmüşler,
olayı gören gelin atıyla kaçmaya başlamış. Ermenilerde peşinden
yetişmeye çalışmışlar. Gelin ermenilerin kendine yaklaştığını görünce
atını sarp dağlara doğru sürmüş. Gelinin atı sanki düz yoldaymış gibi
rahatça giderken ermeniler zorlanmaya başlamışlar. Sanki bir kapı
açılmış ve gelin o kapıdan kaybolmuştur. Ermeniler ise kayalardan aşağı
düşmüş ve bir kısmı taşlara çarparak, bazıları ise akan dereye düşüp
boğularak ölmüşlerdir.
Elazığ - Keban yolu üzerinde bulunan bu dağların kıyısından giderken
dikkatle bakılırsa gelinin atının geçtiği yerler çimle donanmış ve dağın
zirvesine doğru çıkmıştır. Bu çimler yazın veya kışın kesinlikle
kurumamaktadır.
Nallı Ziyaret Efsanesi
Üzerinde herhangi bir türbe veya mezar bulunmayan ziyaret Kebanda
bulunmaktadır. Yöre halkının inancına göre Hz. Ali buradan geçerken
seftili dağından sıçrayan atının bir ayağı bu tepeye vurmuş ve bu geçit
sırasında atının ayak izi bu kayada kalmıştır. Bu şekilde at nalının
izinden dolayı bu kaya ya Nallı Ziyaret adı verilmiştir.
Taş Olan Kadın Efsanesi
Keban ilçesinin ikinci bir efsanesi de Taş olan kadın efsanesidir
Söylemlere göre Bundan çok zaman önce Keban'ın güneyinden geçen çayda
bahar ile beraber karların erimesi ve yağan yağmurlar nedeniyle seller
akmaktadır ve bu sellerden insanların geçmesi mümkün olmamaktadır. Yine
böyle bir zamanda kucağında çocuğu ile birlikte hayvanlarını karşıya
geçirmek isteyen bir kadın çayın kenarına gelir ve çayın halini görünce
Allah' a yalvararak " Yarabbi bize acı ve merhamet et. Bana acımıyorsan
yavruma acı. Bu seli durdur. Eğer sel durursa ve karşıya geçersem hamile
koyunlardan birini kesip senin için kurban edeceğim" der. Aradan kısa
bir zaman geçtikten sonra seller durmuş ve kadın çocuğu ve koyunlarıyla
karşıya geçmiştir. Kadın Allah'a verdiği sözü hatırlar ve " Allah'ım
eğer suları durdurursan sana bir kurban keseceğim demiştim. İşte sana
kurban" der ve saçında bulduğu biti yakalayıp, iki parmağının arasında
ezer ve yoluna devam eder. İşte o esnada Allah'ın gazabı gelir ve kadın
taş kesilir. Heykele yakından bakıldığında sırtında bir bebekle bir
kadın heykelini anımsatan bir kaya görülmektedir
KEBAN DA KÜLTÜREL FAALİYETLER
Keban ilçesi gerek coğrafi konumu ve gerekse de geçmişten aldığı kültür
mirasını değerlendirme bazında çok avantajlı bir konuma sahiptir. İlçede
kaymakamlık makamınca açılan kilim ve el sanatları kursları ile birlikte
bu kültür iyice yayılmıştır. Keban'da evde oturan kızları hem bir beceri
sahibi kılıp hem de onlara bir maddi yardımla destek çıkma amacı
güdülerek başlatılan çalışmalar sonucu verim artmış ve ilçe halkına çok
değişik imkanlar sunulmuştur.
Keban'da ikinci en önemli kültürel etkinlik
ise Keban ın yetiştirdiği ressam Abdullah BULUT un çalışmalarıdır. 1956
yılında Keban'da doğan Bulut küçük yaşlardan beri bu sanata meyilli olan
BULUT yaptığı çalışmalar ile göz doldurmaktadır. Birçok sergi ve
çalışmalara imza atan BULUT geçtiğimiz yıllarda Dünyanın en küçük Sanat
Galerisini açarak bir ilke de imza atmıştır. Bir çok müzede ve sanat
koleksiyoncularında da eserleri bulunmaktadır. Kültür Bakanlığı'na
kayıtlıdır. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 34 Kişisel sergi açmıştır.
Abdullah Bulut Türkiye'nin en büyük kaya
haritasına da imza atmıştır. Halen çalışmalarına ilçemizdeki atölyesinde
devam etmektedir
NÜFUS
Osmanlılar döneminde tutulan tahrir
defterleri bize tam olarak sağlıklı nüfus bilgileri verememektedir. Zira
bu defterler daha ziyade vergi tespiti için tutulan defterlerdir. Ancak
bu defterlere bakılarak tahmini rakamlar çıkarılabilir. Osmanlı
devletinin son dönemlerinde tutulan salnameler ise bu konuda daha
sağlıklı ve net bilgiler içermektedir. Bu salnamelere dayanarak
aşağıdaki tabloları çıkarmamız mümkündür:
1871(H.1289) Tarihli Diyarbakır
Salnamesine Göre Nüfus
Müslüman nüfus 6837
Gayr-i müslim nüfus 3033
Toplam nüfus 9870
1880(H.1298) Tarihli Ma’muratü’l-Aziz
Salnamesine Göre Nüfus
Müslüman nüfus 2463
Gayr-i müslim nüfus 404
Toplam nüfus 2867
1889(H.1307) Tarihli Ma’muratü’l-Aziz
Salnamesine Göre Nüfus
Müslüman nüfus 9565
Gayr-i müslim nüfus 239
Toplam nüfus 9804
1892(H.1310) Tarihli Ma’muratü’l-Aziz
Salnamesine Göre Nüfus
Müslüman nüfus 23252
Gayr-i müslim nüfus 347
Toplam nüfus 23599
Osmanlı imparatorluğunda ilk nüfus sayımı
her ne kadar 1831 yılında II. Mahmut zamanında yapılmışsa da bu sayım
bize sağlıklı rakamlar vermekten uzaktır. Zira bu sayımda sadece erkek
nüfus sayılmıştır. Ülkemizde ilk esaslı nüfus sayımı Cumhuriyet
döneminde 28 Ekim 1927’de yapılmıştır. Bu tarihten sonra 1935’te
başlamak üzere her 5 yılda bir yapılan sayımlar bunu takip etmiştir.
Cumhuriyetimizin 75. Kuruluş Yıldönümü’ nü idrak ettiğimiz şu günlerde
Keban’ın tarihi seyir içerisinde nüfusunu aşağıdaki şekilde takip
etmemiz mümkün;
Yıl
Merkez nüfusu
Köy nüfusu
Toplam
1927
568
-
-
1935
503
5783
6286
1940
600
13300
13900
1945
542
13254
13796
1950
523
13865
14388
1955
1066
6556
7622
1960
1471
7004
8475
1965
2746
7268
10014
1970
8298
6189
14487
1980
6282
6276
13558
1990
6082
10703
16785
1997
6500
2633
9133
Keban’ın nüfusu barajın yapımı sırasında
15.000 - 20.000 kişi omuşsa da nüfus artışının doğurduğu talebin Elazığ
tarafından karşılanması bu durumun geçici olmasına neden olmuştur. Keban
barajının yapımı tamamlandıktan sonra Keban’daki canlılık her geçen gün
azalmıştır. Maden ocaklarının durumu da Keban’ın nüfusunu çok
etkilemiştir. Zira maden ocaklarının çalıştığı dönemlerde 3000 hanelik
ilçede yaklaşık olarak 19050 kişilik bir nüfusun bulunduğu Şemsettin
Sami tarafından kaydedilmektedir.
Günümüzde de Keban ilçe merkezinde nüfusun
büyük bir kısmı işçi, memur ve emekli ailelerinden oluşmaktadır. Çocuk
nüfusu da hayli yüksektir. Köy nüfusu değişiklik gösterir. Özellikle
Pınarlar, Bayındır ve dağ kesimindeki yerler sürekli nüfus kaybeden
yerleşim yerleridir.
1999 yılı genel nüfus sayımına göre ilçe
merkezinin nüfusunun 6.577 kişidir. Köylerle birlikte toplam nüfus 9.210
kişidir. İlçe merkezi 4 mahalleden oluşmaktadır.
İlçelere göre il/ilçe merkezi ve
belde/köy nüfusu - 2008
İl/ilçe merkezleri
Belde/köyler
Toplam
Elazığ
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Keban
5.005
2.439
2.566
2.576
1.234
1.342
7.581
3.673
3.908
2008 yılı genel nüfus sayımına göre ilçe
merkezinin nüfusunun 5005 kişidir. Köylerle birlikte toplam nüfus 7581
kişidir. İlçe merkezi 4 mahalleden oluşmaktadır Bu mahalleler Fırat,Kallar,
Değirmenbaşı ve Baraj Mahalleleridir.
İlçe merkezinde nüfusun büyük bir kısmı
işçi ve memurlarla onların aileleri oluşturmaktadır. Çocuk nüfus oranı
hayli yüksektir.
Köy nüfusu değişiklik gösterir. Özellikle
Pınarlar, Bayındır ve dağ kesimindeki köyler sürekli nüfus kaybeden
yerleşim birimleridir. Pınarlar, Bayındır ve Denizli köyleri özellikle
İstanbul’ da iş hayatını sürdürmektedirler.
Tüm köylerimizin dini İslam olup, azınlık
nüfusa rastlanmamaktadır. Ancak mezhep farklılığı vardır. Nüfusun büyük
bir kısmı kürtçeyi anlamakta özellikle yaşlı nüfus dışında günlük
kullanımda pek rağbet edilmemektedir
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KEBANLI MİLLETVEKİLLERİ
Türkiye Büyük Millet
Meclisi 1’nci Dönem Milletvekili
İLK MECLİS’İN
KEBANLI MEBUSU
HACI FEYZİ BEY
(ELÂZİZ)
Kebanmadeni
kazasından Mahmut Efendi’nin oğludur. Maliye Memuru
Mütekaitlerinden. 68 yaşında. Bilhassa Muvazenei Maliye Encümeninde
bulunmuştur.(1*)
23 Nisan 1920 Cuma
Ankara’ya ulaşabilen 127 Milletvekili de herkes Hacı Bayram Veli Camii
Önündeydi. Cuma Namazı kılındı. Gür sesli müezzinlerin, mevlithanların
okuduğu dualara, avluya çıkan cemaat eşlik etti. Üzerine yeşil örtü
serilmiş bir rahle getirildi. Üstüne Kur’ân-ı Kerim ve Sakal-ı Şerif
kondu. Ve tekbirler eşliğinde Hacı Bayram Veli’den Meclis’e doğru
yürüyüş başladı.
İşgalden ve savaştan
bunalan halk, kalabalık arasında yürüyen 127 Mebus için ağlıyor, alkış
tutuyor ve dua ediyordu. O gün Ankara bayram yerine dönmüştü. Ankara’nın
belki de en sağlam taş yapısı olan İlk Meclis binası önünde toplandı
kalabalık. Mebuslar önde, halk arkada yine dualar okundu., kurbanlar
kesildi. Ve 127 kişi halkın alkışları arasında binadan içeri girdiler.
104’ü yeni seçilmiş, 23’ü İstanbul’dan gelmiş 127 kişi, okullardan gelen
sıralara oturdular. (2*)
İşte bu Mebuslardan
biri de Mehmet (Feyzi) Efendi(Celayir) idi. 1849(1265)’da Elazığ İli
Keban İlçesi Denizli Köyünde doğdu. Mahmut Ağa’nın oğludur. İlk ve Orta
öğrenimini Keban Rüştiyesinde tamamladıktan sonra Maliye’de memur olarak
devlet hizmetine girdi. İlçe Mal Müdürlüklerinde bulundu. Keban Mal
Müdürü iken 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nde Elâziz
delegesi seçildi. TBMM’nin 1nci dönemi için yapılan seçimde Elâziz
Milletvekili oldu. Mecliste Şer’iye, Bütçe Komisyonlarında ve Memurîn
Muhakemat Tetkik Kurulunda çalıştı. Fiilen 21 Mayıs 1923; hukuksal
olarak İkinci Meclis’in işe başlama tarihi olan 11 Ağustos 1923’e kadar
Milletvekilliği görevini sürdürdü. Dönem sonunda memleketi Keban’a
dönerek çiftçilik faaliyetini sürdürdü. 18 Aralık 1940’ta Keban’da vefat
etti. Evli ve yedi çocuk babası idi. Nüfus kaydında adı Hacı Mehmet
CELAYİR olup, Mecliste Hacı Feyzi Bey olarak anılırdı.(3*)
Kabri Değirmenbaşı
Mahallesi’nin küçük mezarlığında olan Hacı Fevzi Bey, İlk Meclis’in
Kebanlı ilk Milletvekiliydi. Her Kebanlı bunu bilir ve bundan övgüyle
söz eder. Yeni nesilden belki bilmeyenlere de hatırlatmak ve anlatmak
idi amacım. Merhum Mebusumuz Hacı Fevzi Bey’in Şahsında bu toprakları
kurtarmak için çabalayan, fedakârlıklar yapan ve canını veren
atalarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz.
1* TBMM Albümü
Dönem:I 23 Nisan 1945 TBMM Basımevi / ANKARA Sayfa: 22
2*İlk Meclis
Belgesel Kemal ÖZTÜRK İnkılâb Yayınları İstanbul 1999
3* Türk Parlamento
Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem (1919-1923) III. Cilt TBMM Vakfı
Yayınları
Türk
Parlamento Tarihi Araştırma Grubu Fahri ÇOKER Sayfa: 339
Türkiye Büyük Millet
Meclisi 22. Dönem Milletvekili
ŞEMSETTİN MURAT
ELAZIĞ
Keban İlçesi
Niskuşağı (Aslankaşı) Köyü Doğumlu- 1952, Mehmet
- Remziye - Elazığ Devlet Mühendislik Mimarlık
Akademisi, Fırat Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Master - Orta İngilizce - Makine
Yüksek Mühendisi - İskenderun Demir Çelik
Fabrikaları Kalite Kontrol Mühendisi, Azot
Sanayii Bakım-İmalat Başmühendisi, Özel Sektörde
Şantiye Şefi, Proje Yöneticisi ve Genel Müdür,
Elazığ Belediyesi Başkan Yardımcısı, Anonim
Şirket Yöneticisi - XXII nci Dönem Elazığ
Milletvekili - Evli, 3 Çocuk
KEBANTEKSPOR TARİHÇE
İlçenin Tek Spor Kulübü olan Keban Tekspor
1967 yılında Kebanspor ismi ile Seyfettin
BİBAR,Haluk OKUR ve Rahmetli Nihat SEÇGİN hocamız tarafından kuruldu.O
yıl Elazığ Amatör kümede yarışmalara katıldı.Maddi yetersizlikler
yüzünden takım faaliyet gösteremedi.
1972/73 yıllarında Baraj Gençlik adıyla
tekrar kuruldu.
1977/78 yılında Etibank'a devredildi ve
Keban Kurşun adıyla 1985 yılına kadar faaliyet gösterdi.
1985/86 Sezonunda Türkiye Elektrik Kurumuna
Devredildi ve halen Keban Tek Spor adı altında Elazığ 1.Amatör Kümede
faaliyet göstermekte olan Keban Tek Spor’a Ergün Demir Başkanlık
yaparken Yönetim Kurulu üyeleri Atik Çöteli,Pirhasan Doğan,Cem Bayındır
ve Şahap Bezginden oluşmakta Keban Tekspor Teknikdirektörü ise Hulusi
Orhan
KEBAN BARAJI SU
ÜRÜNLERİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ
1. GENEL TANITIM
1.1. Görev ve
Sorumluluk Alanı ve Görevi
DSİ Genel
Müdürlüğünce geliştirilen su kaynaklarında mevcut su ürünlerinin korunması ve geliştirilmesini sağlamak
amacıyla su ürünleri çalışmaları 1959 yılından beri DSİ bünyesinde
sürdürülmektedir.
Keban
Barajı Su Ürünleri Şube Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü'nün mülkiyeti ve
tasarrufu altında bulundurduğu rezervuarlarda (baraj gölü, düzenlenmiş
doğal göl ve gölet) planlama, inşaat ve işletme
safhalarında yürütülen su ürünleri faaliyetlerini yürütmekle
görevlendirilmiştir. Bu amaçla baraj göllerinin temel etütleri olan
Limnolojik etütleri, balıklandırması ve su ürünleri yönünden kiraya çıkarılması ile ilgili
çalışmaları ve araştırmaları
yapar.
1976
yılında kurulan Müdürlüğün, su ürünleri faaliyetlerinin yürütülmesinden
sorumlu
olduğu DSİ bölgeleri Erzurum (Erzincan, Ağrı), Elazığ (Malatya, Bingöl,
Tunceli), Van (Bitlis, Muş,
Hakkari) ve Kars (Ardahan, Iğdır) Bölge Müdürlükleri dahilindeki
rezervuarlar ile Karakaya ve Çat Baraj Gölüdür.
Balıklandırılmasından sorumlu olduğu DSİ bölgeleri ise
Elazığ, Erzurum, Van ve Kars
Bölge Müdürlükleridir.
Şube
Müdürlüğümüz faaliyetlerini 3 ayrı başmühendislik ve bunlara bağlı 5
ayrı mühendislik bünyesinde yürütmektedir. Bunlar;
Limnolojik Etüt ve
Araştırmalar Başmühendisliği,
Biyolojik Etüt ve
Araştırmalar Mühendisliği,
Kimyasal Etüt ve
Araştırmalar Mühendisliği
Stok tespiti ve
Değerlendirme Başmühendisliği,
Stok tespiti ve
Değerlendirme Mühendisliği
Üretim, Besleme ve
Hastalıklar Başmühendisliği,
Üretim ve Besleme
Mühendisliği,
Su Ürünleri
Hastalıkları Mühendisliği’dir.
Makine İmalat ve
Donatım Mühendisliği.
2. YÜRÜTÜLMEKTE OLAN
ÇALIŞMALAR
2.1 Rezervuar Saha
Etüdü ve Temel (Limnolojik) Etütler Faaliyetleri
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da
bulunan Elazığ, Erzurum, Van ve Kars Bölge
Müdürlükleri dahilindeki 28 barajın
toplam 147 749 hektarlık alanında kısmen veya tamamen rezervuar saha
etüdü ve saha temizliği çalışmaları yapılmıştır. Yine 24 baraj gölünün
125 444 hektarlık alanında
limnoloji (temel etüt) amaçlı etüt çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu
çalışmalarla ilgili 19 baraj gölünün limnoloji raporu yayınlanmıştır
(bir kısmı İngilizce).
2.2. Üretim - Besleme ve
Balıklandırma Faaliyetleri
Tesislerimiz soğuk su ve ılık su balıklarının üretimi amacıyla
düzenlenmiş modern bir üretim binasına (toplam 536 m2)
sahiptir. 900 m2 ile 20 900 m2 arasında değişen ve
toplam 10 hektarlık (20 adet)
beton ve toprak havuz alanında kültür sazanı, gökkuşağı alabalığı,
ot
sazanı, gümüş sazanı ve yayın balıklarının tam kontrollü üretimleri
yapılmaktadır.
Tesisin
maksimum su
ihtiyacı 30 lt/saniyedir.
Tesislerimizin
yıllık üretim kapasitesi;
5 000 000 adet kültür sazanı,
1 000 000 adet
gökkuşağı alabalığı,
200 000 adet
ot sazanı,
50 000 adet gümüş sazanı,
10 000 adet
yayın balığıdır.
Yayın balığı ve gümüş sazanının tam kontrollü
üretim denemeleri Türkiye’de ilk defa ünitemizce başarı ile gerçekleştirilmiştir.
Tesislerimizde
kuruluşundan bu güne kadar;
70 643 000 adet kültür sazanı
17 389 000 adet
gökkuşağı alabalığı,
1 751 000 adet ot sazanı,
60 000 adet gümüş sazanı ve
37 990 adet yayın balığı
toplam 89 880 990
adet yavru balık üretilmiştir.
Üretimi
gerçekleştirilen kültür sazanı, gökkuşağı alabalığı, ot sazanı, gümüş
sazanı ve yayın balığı türleri Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde bulunan toplam 61 baraj gölü, 37 DSİ ve 87 adet
Tarım Bakanlığına ait göletin balıklandırılmasında
kullanılmıştır.
2.3.
Avlanabilir Balık Stok Tespiti ve Su Ürünleri Kooperatifleri
Keban baraj gölünün 16
adet avlak sahasında, Karakaya baraj gölünün 9 adet avlak sahasında,
Özlüce, K.Kalecik, Sürgü, Sultansuyu, Çat, Patnos, Tercan, Erzincan,
Kuzgun, Demirdöven, Zernek, Koçköprü ve Sarımehmet baraj gölleri olmak
üzere 38 avlak sahasında stok tespiti çalışmaları yürütülmüş,
çalışmaların neticesinde 38 adet stok ve kira dosyası hazırlanmıştır.
Sorumluluk alanımız içerisinde bulunan Keban Baraj Gölünde ticari balık
avcılığı faaliyetleri, 16 avlak sahasında kurulan su ürünleri
kooperatifleri ile yapılmaktadır.
Kafes
Balıkçılığı
Sorumluluk alanımız içerisinde bulunan baraj göllerinde yüzer kafeslerde
alabalık yetiştiriciliğini özendirmek ve uygulama esaslarını belirlemek
amacıyla ilk deneme çalışmalarına 1980 yılında başlanmıştır. Bölge
insanının kafes balıkçığına yönelmesi ve son yıllardaki desteklemeler
ile hızlı bir artış yaşanarak, 2009 yılı sonu itibariyle görev alanımız
içerisinde kalan baraj göllerinde yılda toplam 9000 ton Gökkuşağı
alabalık yetiştiriciliği yapılmaktadır. Baraj göllerine göre dağılımı
ise şu şekildedir;
Keban
Baraj Gölü;
Tesis
sayısı : 26 adet
Yıllık
Üretim Miktarı : 3200 ton
Kullanılan yüzer kafes sayısı : 485 adet
Tesislerde çalışan sayısı : 117 Kişi
Karakaya Baraj Gölü :
Tesis
sayısı : 50 adet
Yıllık
Üretim Miktarı : 4850 ton
Kullanılan yüzer kafes sayısı : 1377 adet
Tesislerde çalışan sayısı : 221 Kişi
Diğer
Baraj Gölleri ;
Tesis
sayısı : 11 adet
Yıllık
Üretim Miktarı : 950 ton
Kullanılan yüzer kafes sayısı : 107 adet
Tesislerde çalışan sayısı : 24 Kişidir.
KEBAN ÇIRÇIR ŞELALESİ VE KEBAN ALABALIK
Türkiyede alabalık üretim sektörünün
öncülerinden olan Keban Alabalık A.Ş.; 1995 yılında Elazığ’ın Keban
ilçesinde 30 ton/yıllık ilk kara tesislerini kurarak faaliyetlerine
başlamıştır.
Keban Alabalık A.Ş,
konusunda Türkiye’nin en büyük işletmelerinden biri olup 2007 yılı
içerisinde 1500 ton/yıllık alabalık üretimini ilerleyen dönemlerde
10.000 ton/yıl çıkarmayı hedeflemektedir.
Ayrıca 5.000.000
adet/yıl yavru balık kapasiteli yüzer kuluçkahanesi ve 20.000.000
adet/yıl yavru balık kapasiteli karadaki kuluçkahanesiyle yılda
11.000.000 adet yavru alabalık üretmektedir.2007 yılı sonlarında
planlanan üretim projeleriyle mevcut yavru balık üretim miktarını
20.000.000 adet/yıl yavruya çıkarmayı hedeflemekte. 6.000.000 adet/yıl
fotoperiyot sistemiyle yaz yumurtası üretimiyle 30.000.000 u bulan yavru
balık üretimini ilerleyen yıllarda 50.000.000 adet/yıl a çıkarmayı
planlıyor
Bu üretim, kafeslerimiz
için 120.000 m² su alanını kullanarak ve kara tesislerinde 30.000 m²
alan içerisinde gerçekleştirilmektedir.
Keban Alabalık A.Ş.,
alabalık üretiminde kullandığı suyu, kurmuş olduğu hidroelektrik
santralinde enerjiye çevirerek ülke enerji üretimine katkıda
bulunmaktadır.Bu nerji santrali Keban’ın 4 büyük Elektrik santralidir.
Tesiste inşa edilen balık işleme tesisi, ürettiğimiz
sağlıklı ve kaliteli alabalığı hijyenik şartlarda işleyerek dünyaya
alabalık ihraç etmek için hazır hale getirilmiştir. Firmamızın bütün
faaliyetleri ISO 9001 ve ISO 22000 belgeleriyle tescil edilmiştir
2007 yılı içerisinde en son teknoloji ve
gıda hijyen kuralları doğrultusunda inşasını tamamladığımız balık işleme
tesisimizde; yıllık 1.000 ton kapasiteli olmak üzere balık işlenip
sevkıyatı yapılmaktadır.
Tesislerde, son teknoloji
makineler kullanılmakta olup, hammadde girişinden müşteriye ulaşana
kadar ürünlerimiz HACCP planları doğrultusunda oluşturulmaktadır.Bir
adette laboratuara sahip tesisimizde işlemlerin her aşaması yoğun hijyen
planları ve kontroller doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.
2010 yılı içerisinde sadece
yurtdışına işlenmiş (fileto, füme, konserve, kaplama edilmiş pişmiş
balık) balık satışına çalışacak olan; 2.000 m² kapalı alana sahip 5.000
ton/yıl balık işleme kapasiteli bir işleme paketleme fabrikasına
başlanıldı
Ayrıca doğal ortamı da en iyi şekilde
değerlendirerek ve alabalığın çeşitli yemeklerini yaparak halkımıza
hizmet sunan tesiste 105 personel çalışıyor. Bütün imkanları
değerlendirerek dışarıya bağımlılığını tamamen kesen tesis elektriğini
de kendisi üretiyor. Kurduğu 70 kw/s'lik santral ile kendi elektriğini
üreterek başta Keban ilçesi olmak üzere ilimiz ekonomisine sağladığı
katkı, hiç de küçümsenemeyecek değerlerde.
FIRAT ALABALIK
TESİSLERİ
Keban İlçesi Fırat
Nehri Köprüsü yanında yer alan
Bu Tesisimiz Keban
Barajı girişinde bulunan ve Fırat Köprüsünün yanı başında kurulan Fırat
Alabalık tesisleri, Elazığ'a 45 km Malatya'ya da 90 km mesafededir rahat
ortam içerisinde Düğün, Dernek, Sünnet, ve toplu yemekler itinayla
hizmetinize sunulmaktadır.
Grup gezisi hizmetlerinde öğlen ve akşam yemeklerinizde, Türk mutfağının
hazırladığı ve sunduğu, entegre et çeşitlerinin damak zevkini, doğa ile
birleştiren bir mekanda, kalite ve hizmetten ödün vermeyen, bilinçli,
güler yüzlü personeli ile güzel bir atmosfer bulacaksınız
Tesisler birbirine entegre 4 bölümden oluşmaktadır.
Tesisimizin
bölümleri;
* Kışlık
restourant
* Yazlık Kapalı
Alan
* Bahçe
* Açık Alan
(2000 kişilik)
.
ALABALIĞ’IN FAYDALARI
Haftada en az iki kez balık yiyorsanız,
sağlığınızı koruyorsunuz demektir. Yapılan araştırmalar düzenli olarak
balık yemenin fiziksel ve ruhsal sağlığımıza iyi geldiğini gösteriyor.
Kalp hastalığını ve felci önler: Balıkların hepsi yararlıdır, fakat
kalbi koruyan omega-3 yağı bakımından somon, ton, sardalya, ringa,
alabalık, morina, uskumru, kefal ve barbunya balıkları daha zengindir.
Kolesterol metabolizmasını ayarlar: Balıkta bol miktarda bulunan
Omega-3, damar genişletici, agregasyon önleyici etkisi vardır. Bu
özelliklerinden dolayı kalp ve damar hastalıklarına karşı korunma
sağlar.
Kemikler için yararlıdır: Ton, sardalya gibi konserve balıklar ve
yumuşacık kılçıklarıyla beraber yenilebilecek küçük balıklar, süt
ürünlerinin yanında beslenmenizde daha fazla kalsiyum bulundurmanın en
iyi yoludur.
Şeker hastaları için yararlıdır: Şeker hastaları, kalp hastalığı ve
felç riskinden daha çok etkilendikleri için balık yemek onlar için
yararlıdır.
Astım tehlikesini azaltır: Bazı bulgulara göre, haftada birden fazla,
özellikle de yağlı balıklardan yiyen çocuklarda astıma tutulma oranı,
fazla balık yemeyen çocuklara göre daha azdır.
Balık prostat kanserini önler: Omega - 3 yağlarının
antikanserojen etkisi çeşitli araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur.
Bilim adamları Omega - 3 yağlarınca zengin bir diyetin tümör ve metastas
oluşumunu azalttığını belirtiyorlar.
Balık kırışıklara karşı etkilidir: Avustralya'da yayınlanan bir
araştırma, beslenmenin cilt yaşlanmasıyla ilintili olduğunu ortaya
koydu. Balık yiyen insanların cildinin daha az yaşlandığı, kırışık
sorunuyla daha geç tanıştığı görüldü.
Balık yemek mutluluk ve enerji kaynağıdır:
Serotonin 'rahatlık,
mutluluk' hisleriyle bağlantılı önemli bir sinir iletkeni. 11 ülkede
yürütülen araştırmalar, depresyon oranıyla tüketilen balık miktarının
ters orantılı olduğunu gösteriyor.
Balık yiyen kadınların çocukları daha zeki
olur: İngiltere'de yapılan
bir araştırma hamileliklerinde balık yağı açısından zengin bir diyet
uygulayan kadınların çocuklarının daha zeki, daha çevik olduklarını
ortaya koydu.
Balık yemek için bütçenizi zorlamaya gerek
yoktur: Bazı balıklar
pahalıdır ama ucuz balıklar da bulunmaktadır. Et ve tavukta olduğu gibi,
balığın yağlarını ayırmaya gerek yoktur. Böylelikle paranızı sokağa
atmamış olursunuz.
Yağ oranı azdır: İçinde sağlık için önemli olan Omega-3 yağı
bulunmasına karşın, balıklar genel olarak daha az yağlıdır, kilo
aldırmazlar.
Bunaklık ve Alzheimer riskini azaltır. Balıkta bulunan yağ asidi
beyindeki iltihaplanmayı önleyebiliyor, beynin ve sinir hücrelerinin
gelişmesini sağlıyor, böylece bunaklık ve alzheimer riskini azaltıyor.
Kanser: Yapılan bir araştırmada, kanser hücrelerini
besleyen maddelere balık yağını karıştıran uzmanlar, bu uygulamanın
kanser hücrelerini “intihara zorladığını” belirledi.
Omega-3
Yağ Asitlerinin Faydaları
Bebekler ve Çocuklarda
• Büyüme ve gelişmesini desteklemesi
• Merkezi sinir sisteminin gelişmesi
• Bilişsel yetenekte ve öğrenim başarısının; beyin gelişiminin
desteklenmesi
• Görme keskinliğinin artmasında yardımcı
• Kan ve dolaşım sağlığının korunmasında etkili
• Anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişimi için elzem
bir yağ asididir.
Hastalık ve Sağlıkta / Yetişkinlerde
• Kalp krizi ve ani inme riskini
• Kanser (prostatı önler)
• Zihinsel sağlık
• Asabiyet ve depresyon
• Şizofreni, bunama
• Dikkat eksikliği
• Bağırsak hastalıkları
• Egzema ve birçok hastalık riskini ve oluşumu yavaşlamaktadır.
• Kolestrol metobolizmasını düzenler.
• Kemikler için yararlıdır.
• Şeker hastalıkları için yararlıdır.
• Astım tehlikesini azaltır.
• Kırışıklıklarına karşı etkildir
KEBAN BARAJI
Keban Barajı Elazığ İlinin Keban ilçesinde,
Fırat Nehri üzerinde,1965–1975 yılları arasında inşa edilmiş olan
elektrik enerjisi üretimi
amaçlı barajdır Beton ağırlık ve kaya dolgu tipi olan barajın gövde
hacmi 15.585.000 m3, akarsu yatağından yüksekliği 163,00 m
normal su kotunda göl hacmi 31.000,00 hm3 normal su kotunda göl alanı
675,00 km2'dir.
8 Enerji Ünitesi ile üretim yapan Keban
Barajı Hidro Elektrik Santrali yılda 6 Milyar Kw saat Enerji üretim
kapasitesine sahip
KEBAN BARAJININ YAPIMI
Keban Barajı ve Hidroelektrik Santrali yıllardan beri üzerinde
bu ülke insanlarının ve teknisyenlerinin düşünerek hayal edip görmek
özlemini çektikleri fiziki bir yapı olayı olarak ortaya çıkmış
bulunuyor. Anadolu insanı yıllardır bu ülkenin en bereketli ve imkanlar
bakımından en büyük nehir olan Fırat’ a gem vurmak ve ondan yararlanmak
özlemini çekmiştir. Keban Boğazında dünyanın en zor temel şartları
içinde 211 mt yüksekliğinde bir baraj ve arkasında 125 km2’ lik bir
gölün oluşturulmasında sağlanan mutlu başarı bu büyük özlemin
gerçekleştiğini gösteriyor. Keban Barajı asırlardır Anadolu topraklarını kemirerek bereketli
Mezopotamya Ovasını meydana getiren Fırat Nehrinin 20.yy. ikinci yarısı
ve Cumhuriyetimizin 50. Yılında Türk Milletinin hizmetine sokan dev bir
Cumhuriyet eseridir. Fırat nehri su gücü enerji üretimi bakımından Türkiye’nin en
büyük kaynağı durumundadır. Keban Barajı bu amaçla Fırat üzerinde
kurulmakta olan dev barajlar serisinin kilit noktada bulunan ilk ana
barajdır. Türkiye akarsularının
ekonomik olarak 111,5 milyar KWH. enerji üretilmesinin mümkün olduğu son
çalışmalar ortaya koymuştur. Bu enerjinin 35,98 milyar KWH. Fırat
havzası üzerinde yer almış bulunmaktadır. Havza üzerinde ilk
gerçekleştirilen Keban projesi toplam havza gücünün % 15.2’si ortalama
üretim olarak ise havzanın % 17.7 Türkiye Hidroelektrik üretim
potansiyelinin % 4.2’sini teşkil etmektedir. Şu anda Türkiye
Hidroelektrik potansiyelinin yaklaşık % l4’ ü kullanılmaktadır.
KEBAN BARAJININ KONUMU Fırat Nehir Havzası Fırat nehri Doğu Anadolu’nun deniz seviyesinden 3000 Mt.
yüksekliğindeki dağlık araziden doğan Murat, Munzur, Karasu ve Peri
sularının birleşmesinden meydana gelmiştir. Ülkemiz yüz ölçümünün 1/7’
sini kaplayan tarihi Mezopotamya ovalarından geçip Basra körfezine
dökülür. Yurdumuzu terk ettiği Suriye hududuna kadar 128428 Km2.lik bir
alanı kaplar.
Keban Barajının Yeri Ve Keban Baraj Sahası Hidrolojisi Baraj yeri Elazığ’ın 45 Km. Kuzey Batısında, Malatya’nın 65 km.
Kuzey Doğusunda olup, Karasu ve Murat nehrinin birleştiği yerden 10 km.
daha aşağıda nehrin aktığı en dar boğazlarından birindedir. Karasu ile
Murat nehirlerinin birleşmeleri ile meydana gelen Fırat nehrinin bu
birleşme noktasından itibaren ilk uygun baraj yeridir.
Fırat nehri yılın muhtelif zamanlarında çok farklı bir akım
düzenine sahiptir. Ortalama geçen su miktarı 635 M3/SN. dır. Kış
aylarında ortalama debi 200 ile 300 m3/sn. arasında değişir. Nehrin bir
yıl içinde geçirdiği suyun % 70’i karların erime mevsiminde yani Mart
ile Haziran ayları arasında geçer.
Kamulaştırma (İstimlak)
Elazığ, Tunceli, Erzincan, Malatya ve Sivas illerine bağlı 3
mahalle, 59 köy 30 mezra ve 3 yerleşim merkezi olarak da 8 mahalle, 103
köy, 20 mezra ve 5 kom arazilerinin bir bölümü sular altında kalmıştır.
Bütün göl sahasında tapulu 59 000 parsel kamulaştırılmış olup, bu saha
da toplam 5170 hanede yaşamakta olan 30 414 kişi mevcuttur.
KEBAN BARAJININ FAYDALARI
Keban Barajı ve Hidro Elektrik santralinin direk faydaları
olarak şunları sayabiliriz; Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun ilerlemesine sosyal ve ekonomik
gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Endüstri merkezini ve bir çok köyün elektriklenmesinde önemli
rol oynamıştır.
Termik santrallere dayalı fuel-oil’in bu sayede az tüketilmesi
neticesinde Türkiye’ye büyük bir döviz tasarrufu kazandırmıştır.
Bunun dışında Fırat’ın kuzey kısımlarında kurulmakta olan
Karakaya ve Atatürk Barajlarına sağladığı teknik fayda feyezan kontrolü
Fırat nehrinin rejimini düzenleyerek yıllık 6.2 milyar KWH. Enerji milli
ekonomiye sunulmuştur.
Balıkçılık,nakliyat,eğlence ve dinlenme sahaları oluşturması
bakımından hizmetleri milyarlarla ifade edilebilir.
Ayrıca Elazığ Ulu ovanın sulanması için çalışmalar
neticelendiğinde tarım alanlarında sulu ziraata geçilerek önemli üretim
artışları sağlanacaktır.
İlçenin sulama potansiyeline büyük katkısı bulunmaktadır.
Barajının sol sahil tabir edilen kısmında meydana gelen çöküntü
neticesinde sızan suların ilçenin doğu kısmında çıktığı yerin halk
arasındaki adı ile Çırçır Şelalesini belirtmekte fayda vardır.
Bunların dışında barajın
direkt olmayan faydaları da bulunmaktadır. Buna örnek olarak ta Keban
HES İşletme Müdürlüğü ,TEİAŞ Güneydoğu Yük Tevzi Müdürlüğü ve DSİ Su
Ürünleri Şube Müdürlüğü bünyesindeki personel istihdamını
gösterebiliriz.
KEBAN DERESİ HES BARAJINDA YILDA 43 MİLYON
KİLOVAT SAAT KAPASİTELİ
Elazığ`ın Keban ilçesinde, 2005
yılında yapımına başlanan yılda 43 milyon 200 bin kilovat saat
kapasiteli Keban Deresi Hidro Elektrik Santrali (HES) Barajı Keban
Barajından sonra İlçede İkinci büyük baraj
Santralin işletmecisi Tektuğ firması baraj için Seftil Dağını
delerek 1753 metre uzunluğunda tünel yaparak üretime geçti.
Tünelden gelen suyun, dağın eteklerinde kurulu bulunan tribüne
ulaştığını ifade eden Yetkililer 18 metre gövde uzunluğu, 2 bin 800
metre küp su tutma kapasitesine sahip barajın yılda 43 milyon 200 bin
kilovat saat enerji üretme kapasitesine sahip olduğunu bildirdi.
2005 yılında başladığımız inşaat çalışmaları sona erdi. Barajda
elektrik üretmeye başlanıldı. Barajda
santralinde 1 mühendis, 8 elektrik teknisyeni, 5 güvenlikçi ve 1
aşçının görev yapıyor.
KEBAN BELEDİYESİ BARAJI
Keban Belediye tarafından Değirmenbaşı
Mahallesi Kocaçay mevkiinde 25-50 Kw arası hidroelektrik santralının
yapımının Cebir Boru Salyangoz ve Alternatör montajının son aşamasına
gelinmiş. Deneme üretimi başarıyla yapılmıştır. Dere içinde bulunan
salyangoz alternatorun selden korunması için 5mt yüksekliğinde istinat
duvarı ve santralin kurulup korunması için 42 MT2 çapında yer yapılmış.
Elektrik hattı ve İnterkollektor üretim panosu en kısa zamanda
tamamlanarak üretime başlanacaktır. Baraj hizmete girmesi ile Keban’ın 3
büyük barajı olacak
ŞALT-II SAHASI
Şalt-II sahası ile barajın kuzey batı
istikametinde 8 km. uzakta ortalama 1267 kotunda yer alan 300x400 metre
boyutunda Türkiye nin en büyük Şalt sahasıdır. Şalt I sahasında gelen
enerjiyi buradan 380.000 ve 154.000 voltluk hatlarla Keban, Karakaya,
Atatürk ve diğer Barajların, Kangal ve Afşin Elbistan Termik
Santrallerindeki gelen hatlarla enter-konnekte sistemine bağlanarak
Ülkenin en ücra köşelerine ve Ülke enerjisine katkı sağlayan büyük şalt
sahalarındandır.
KAZIM KARABEKİR’İN ANILARINDA KEBAN
ARAPKİRE YÜRÜYÜŞ
Yollar hakkında aldığım malumata göre (Mezrea-Keban Madeni) mekkare
ayağı ile on iki saat sürermiş. Oradan Arapkir'e kadar da on saat
tutarmış. Kışın bizim de atlarımızla fazlasını yapmaklığımız mümkün
olmayacaktı.
19 ikincikanun sabahleyin 7'de Mezrea kolordu askerlik dairesinden atlı
olarak hareket ettik. Keban Madeni'ne 5.45'de geldik. Yani itibarı
müddetten bir saat bir çeyrek kısa zamanda.
Mezrea'dan Cib'e kadar şose, ötesi araba güzergahı. Çakmak yokuşu karla
örtülü. Buradan sonra yol boyunca Ortahan adında adi bir binadan başka
ne köy var, ne pınar. Maden'e iki saat kala da yol bir boğaza giriyor.
Ve güzergah kayalıktır. Yüklü araba zorlukla geçer ve tamire muhtaç hale
gelir.
Keban Madeni ağaçlıklar arasında bir kasabacık. 150 ev kadar. 50 ev
kadar da harap ermeni evi var. Birkaç rum evi de bozulmamış duruyor.
Madenlerde faaliyet yok. Buradaki Rumlar eski maden amelesi imiş. Maden
Camii, kubbeli ve zarif bir tipte: 1210'da (1794) Kör Yusuf Ziya Paşa
yaptırmış. Bu zat sonra sadrazam da olmuş. Caminin bir de kütüphanesi ve
yüzden fazla cild kitabı da var.
Buradaki maden gümüş ve kurşun imiş. Yusuf Ziya Paşa zamanında pek
zengin imiş. Madenin keşif tarihi: 1170 (hicri) imiş. 1213 (1797)
tarihinde sadrazam olan Yusuf Ziya Paşa'nın sadaretine tarih olarak
meşhur müverrih Süruri tarafından ''Padişah madende buldu mührüne layık
güher'' mısraı söylenmiş. Fakat 1290'da (1874) masrafı çok oluyor diye
tatil olunmuş. Madenin garip bir surette meydana çıktığı rivayet
olunuyor: Güya bir Arapkir'li hayvaniyle geçerken, hayvanı sırt üstü
yatıp kaşınmış, semerin kaşına bir parça girmiş. Arapkir'li Harput'a
gittiği vakit bu parçayı kuyumculara göstermiş: Gümüş demişler. Bu
suretle maden meydana çıkmış!
Yolların ayrıldığı yere darağacı adı verilmiş: Vaktiyle burada Kabakçı
Mustafa Paşa adında biri de valilik yapmış. Bir gün hayvanın çıngırağı
rahatsız etti diye sahibi olan kiracıyı burada çardağa gerdirmiş! Bu
paşanın mezarı da Kolhane karşısında. Eskiden padişahlar nasıl
vezirlerinin boynunu vurdurursa paşalar da kendilerini rahatsız
edenlerinkini uçururlarmış! Gerçi burada çıngırağı hayvan çalmış, fakat
parsayı bile her zaman çalan toplar mı ya? Ceza da böyle çalana
verilmemiş.
Sabahleyin hareketten önce manzarası pek hoş olan camii ziyaret ettim.
Kapısı üstünde şöyle yazı var: (Maşallah, Amlehu Tosyalı Kurşuncu Molla
Ahmed 1211) Cami bir yıl daha evvel yapıldığına göre kurşunları döşeyen
bu usta kendi işinin tarihini yazmış. Cami mükemmel bir eser. Fakat
kütüphanesi bakımsız bir halde.
Hatıra olarak buradan birkaç maden parçası aldım. Burası hakkında
bilenlerle biraz daha görüştüm.
İlk zamanlarda gümüşün dirhemi (44) paraya kadar mal olurken 1293 (1877)
Rus harbi sıralarında (4) kuruşa kadar fırlayınca masrafı korumamış, yüz
üstü kalmış.
Kasabanın mektebi, çarşısı orta halli. Havası ağır. Yazın pek sıtmalı
imiş. Ahalinin dalakları bundan dolayı büyükmüş. Suyu kuyulardan
içiyorlar, kireçli ve lezzeti fena. Fırat ırmağı yakın, suyu da tatlı;
fakat filtresiz olduğundan temiz değil. Pekaz kimseler de suyu buradan
getirirlermiş. Fırat'a yarım saatte gidilip geliniyormuş: Yol, bir
yokuştan inip çıkmaktan ibaretmiş.
Kasabayı dolaştım. Sokakları paçavra, kemik vesaire ile kirlenmiş,
berbat bir halde! Büyük camiden başka tahta minareli bir cami daha var.
Şerefesi harap. Eski, asırlar görmüş kabirler yıkılmış, kemikler meydana
çıkmış. Az himmetle kabristanın etrafına bir duvar çekilip kabirlerin
üzerine de biraz toprak atılırsa hem ölülere karşı mecbur olduğumuz
hürmet vazifesi yapılmış, hem de havadaki vahametin sebeplerinden biri
ortadan kaldırılmış olurdu. Ortalıktaki paçavraların yakılması,
kemiklerin de gömülmesi suretiyle kasabanın havasının yarı yarıya
iyileşeceğini halka, memurlara anlattım ve kaymakam beye de bu işe hemen
himmet etmesini söyledim.
Camiin ve kendimizin yol kıyafetiyle fotoğraflarımızı çektirdikten sonra
veda ederek atlara bindik. Refakatimdeki zabitler pek üşüyor üstüste iki
kaput giyiyorlardı. Hava gittikçe sertleşiyordu.
Saat 9'da büyük bir kayıkla Fırat ırmağını geçtik. Bu esnada Fırat
boyunca üç yıl önce Halep'ten Bağdat'a gidip geldiğimi ve Dicle
boyundaki Irak muharebelerini hatırladım.
Geçitten sonra şose yokuşa tırmanıyor. Fakat bu da başkaları gibi
yapıldıktan sonra tamir görmemiş. Denizli adında şirin bir köyün içinden
geçtik. Sağımızda açıktan kalan Seracık da hoş bir köy.
Seracık hizasına kadar Fırat vadisinde kar yoktu. Sırtlara çıkınca
başladı ve hemen 40 santimetre kalınlığında idi. Az sonra bir metreyi
buldu. Harac karakolunda öğle yemeğini yedik. Buradan sonraki Dişdirik
düzlüğü dehşetli kar içinde. Bereket versin ki hava sakin ve güneşli.
Fırtınalı bir havada berbat bir yer olacağı belli. Yük hayvanları karı
bir karış kadar çökerterek bir iz açmış fakat çok yeri merdivenleşmiş ve
buz halinde. Yaya yürümeye mecbur kaldık ve çok zorluk çektik. Üstelik
güneş de battı ve ortalık karardı. Hele ne ise biraz ay ışığı var...
Kaynak:
Kazım Karabekir, Birinci Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik, sayfa: 29-46